Başlıktan yanlış anlaşılmasın sakın, ayağınıza küçük gelen ayakkabıyı satın almayın ya da bol olsun çorapla giyerim mantığıyla beğendiğiniz ama ayağınıza göre bulamadığınız ayakkabıya kendinizi kaptırmayın falan demeyeceğim, konumuz ne ayakkabı ne de numaraları.
Konumuz biz insanlar; kişiliklerimiz, değer yargılarımız, kendimize göre doğrularımız, yanlışlarımız, seçimlerimiz, arzularımız ve toplum içinde kendimiz olarak kendimize ait yaratabildiğimiz ya da yaratamadığımız alan, başkalarıyla birlikte kendimiz olabilme arzusu, topluma ait ama toplumdan bağımsız...
Böyle bir alan gerçekten var mı, varolabilir mi, yoksa olmayan kumsalda güneşlendiğimiz bir hayal dünyasına mı tıkıyor çevremiz bizi.
Hepimizin içinden ayrı bir dünya bağırıyor, dönen ise sadece bir küre.
Biz bireyler yaradılışı ya da yarattığı gereği, hangi kelimeyi seçeceğiniz sizlere kalmış, ailenizle başlayan ve gittikçe genişleyip dostlar, arkadaşlar, komşular, iş çevresi vs vs derken bir şehir, bir ülke, bir dünya içinde boğulmadan ve boğmadan kulaç atmaya çabaladığımız ve adına hayat dediğimiz koskoca bir deryanın parçalarıyız, tabii eğer boğulmayı göze almıyor ya da boğmayı seçmiyorsak.
Zaten bu derya mı bizi yaratıyor biz mi onu belli değil, bir çok şey hala tavuk ve yumurta ilişkisinde.
Her hareketimizin bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek bir yerlerde birilerini bir şekilde etkilediği bir zincir içinde soluk alırken, zinciri kırmadan bağımsız bir halka olmaya çalışmak istediğimizde işimiz zor, umursamayıp zincir nereye çekerse dediğimizde ise halimiz kor...
Tam siz huzurla yüzünüzde gülümseme dalgaların eşsiz harmonisine kendinizi kaptırmış yüzerken, uzaklarda ya da yakınlarda bir başka halkanın ters tarafa gitmek istemesi ve sizin dalgaya karşı yüzmeye zorlanmanız belki de günümüzün çok sık kullanılan "mutsuzum" cümlesinin doğduğu düzlem. Burada suçlu ters yöne gitmek isteyen halka ya da halkalar mı?
Asla...
Sadece huzurla yüzerken ters tarafa çekilen için o suçlu görünürken, kendi doğrusu ters tarafta olan için de diğerinin dalga yönünde kulaç atıyor olması suç. Birbirlerinden haberdarlar veya bihaberler. Bihaberlerse adına kader, tesadüf, şans vs. gibi çeşitli isimler verilirken halkalar yakınsa anlaşmazlık, kavga ardından da iyi insan, kötü insan vs. kavramları ortaya çıkıyor.
İşte ayakkabı burada devreye giriyor sanırım. İstemediğiniz yöne savrulduğunuzda, kendi alanınıza ,tabi eğer var edebildiyseniz, tecavüz suçu işlendiğine inanıyorsanız suçlu olarak nitelendirdiğinizin ayakkabılarını deneyin. Ayağınıza uyup uymaması önemli değil, uyuyorsa zaten hemen onun gözünden, birebir aynı şekilde olmasa da, görebilmeye başlarsınız; uymuyorsa da dert etmeyin neden uymadığına bakın, görürsünüz veya göremezsiniz çok da önemli değil aslında önemli olan denemeye yeltenmeniz. Ayağınıza uymaması ne yanlış ayakkabı giydiğinizi ne de ayakkabıyı yanlış giydiğinizi gösterir, sadece iyi niyetiniz parıldar o kadar.
Yarattığımız ve şu an içinde yaşadığımız toplumun kullandığı dilde buna empati, hoşgörü, saygı, sevgi, umursama vs gibi kelimelerden hazırlanmış şahane bir kokteylin ismi verilebilir sanırım.
Bu yazıyı okuduğunuzda benimle hemfikir de olabilirsiniz, tamamen zıt da düşünebilirsiniz. Nacizane alanıma saldırmadan önce belki denemek istersiniz diye ayakkabılarımı şuraya bırakıyorum.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilSevdim!
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil:))
YanıtlaSil