Neden Buradayız?

Sosyal Medyacı küçük kardeş yeni böbrek nakli olmuş büyük kardeşe demişti ki beş yıl önce "bre kardeş gel beraber kardeş kardeş bir blog açalım, hem çalalım hem oynayalım; bizimle oynamak isteyenleri de aramıza kata kata kocaman bir aile olalım."

İşte böyle çıktık yola,hem kendimiz için hem sizin için, hayatın ve hayatlarımızın içinden, aklımızdan geçenleri, aman aklımıza gelmesin dediklerimizi; görüşlerimizi; yaşanmışlıklarımızı ve yaşanmışlıklaşmasını umduklarımızı; Dün’ün Bugün’ün olası Yarınların içine Siz dostları da katıp, arkamızda rüzgar önümüzde hayat, savrulalım dedik.

Her telden çalmak için burdayız, hem ağlatıp hem güldürmek, bazen güldürürken ağlatıp bazen ağlatırken güldürüp hep düşündürmek için. Gün gelecek stresimizi atacağız birlikte, gün gelecek kızıp bağıracağız ama inanın kızarken bile mutlu olacağız; Çünkü biz inanıyoruz ki mutluluk varılacak hedef değil, katedilen yoldur. Biz bu yolda iki mutlu noktayız ve sizlerle bir sürü mutlu noktacıklar olmak için buradayız....



6 Mart 2012 Salı

İki adam ve bir kadın; bir kadın ve iki aşk (6. ve son bölüm)

Diğer bölümlere sol taraftaki Mart ayı arşivinin altından ulaşabilirsiniz.



Komiser Necdet karakolda sakin bir gece geçirmeyi planlıyordu oysa ki, biraz çekmecesinde sakladığı kanyaktan yudumlayacak azıcık ta kestirip sabah olunca evinin yolunu tutacaktı, ama öyle görünüyordu ki bu gece uzun olacaktı.

Şoka giren Aslı oradan uzaklaştırıldıktan ve yardımcılarını çağırdıktan sonra etrafa bakındı komiser. Bir intihar notu aradı gözleri ki olay hemen kapansın cinayet soruşturmasına dönmesin ama bulamadı. Çekmeceleri karıştırırken psikiyatrist Yavuz Ataman diye bir adamın kartlarından bir deste ve yanında da bir günlük buldu. Günlük Mahir Tandoğan diye birine aitti, oysa ölen adamın adı Rahmi idi, en azından cüzdanından çıkan nüfus kağıdında öyle yazıyordu. Belki bir ev arkadaşı vardır diye düşündü. Evi bir kez daha dolaştı. Bir oda hariç hepsi aynı zevkte döşenmiş, mükemmeliyetçilik fışkıran gösterişli bir daireydi. Sadece köşedeki o tek oda farklıydı. Kitap yığınlarıyla dolu, karışık, içinde birkaç eski giysinin bulunduğu bir gardrop, bir komodin, eski bir berjer ve tek kişilik gıcırdayan bir somyadan başka birşey bulunmayan , küçük penceresinden arka sokağın dönemecini gören bu odada farklı biri yaşıyor olmalıydı.Oda’nın içinde sanki eski bir çiftlik kokusu hakimdi. Bir de gri telsiz telefon ana ünitesi vardı , ölen adamın elindeki telefon bu odaya ait olmalıydı. Yatağın yanında duran küçük komodinin çekmecesini açtı, bir yangına ait birkaç gazete küpürü buldu, sararmış kupürlerden sadece birinin üzerinde tarih vardı ve tam 12 yıl öncesi Agustos’una aitti.  Ankara yakınlarında neden çıktığı belli olmayan bir çiftlik yangınında ölen bir karı-koca’dan bahsediyordu haber. Serpil ve Hamdi Gürsu idi karı kocanın adı. Ölen adamın soyadı da Gürsu değil miydi?

Komiser Necdet’in kafası yavaş yavaş karışmaya başlamıştı. Ortada bir gariplik kokusu alıyordu polis içgüdüsüyle ama henüz tam olarak olaya vakıf olamamıştı. Şu anda kesin olarak tek bildiği ölen adamın adının Rahmi Gürsu olduğu, İstanbul hukuk mezunu olduğu ki diplomasını bulmuştu ve bu evde kendini öldürdüğüydü. Fakat evde olan diğer herşey Mahir Tandoğan adınaydı ; faturalar, kartlar, mektuplar, yazışmalar, dairenin kontratı, anlaşma dosyaları, müşteri kayıtları, herşey ve anlaşıldığı üzere Mahir Tandoğan çok başarılı bir avukat olacaktı ki bu daireyi karşılayabilecek güçteydi... Tüm bunları kafasına not eden komiser Necdet’in araştıracak çok şeyi vardı. Birden aklına çekmecede kartını bulduğu psikiyatristi aramak geldi, ama bu işi karakola dönene kadar ertelemeye karar verdi.

Mahir’in evinde ölen Rahmi kimdi? Mahir Tandoğan neredeydi? Rahmi Gürsu ile aynı evi mi paylaşıyordu, en azından adama bir oda mı vermişti, niye Mahir gibi bir adam bir başkasına bu muhteşem evinde bir oda verirdi hem de kendi mükemmelliyetçiliğine uymayan sanki yıllar öncenin eşyalarıyla döşenmiş bir oda,...? Öyle ya da böyle öğrenecekti.

Çağırdığı diğer polisler komşular ile konuşmuşlar ve evde yaşayan adamın Mahir adında çok başarılı genç bir avukat olduğunu, güzel bir kadından yani bugün komiserle birlikte gelen kadından başka fazla geleni gideni olmadığını öğrenmişlerdi. Evde başka bir adamın yaşayıp yaşamadığına dair hiçbirşey bilmiyorlardı, görmemişlerdi.

Komiser Necdet şoktan çıkıp kendine geldikten sonra Aslı hanım ile konuşmanın en aydınlatıcı şey olacağını düşünüyor fakat o zamana kadar da boş durmak istemiyordu. Aslı hanım neden evi bilmiyormuş gibi davranıp O’na adres aratmıştı, madem buraya sık sık gelip gidiyordu; bu da büyük bir soru işaretiydi komiser için.

Psikiyatristin kartını yanına alarak karakola döndü ve bilgisayarın başına geçerek Rahmi Gürsu adını yazdı. Sabıka kaydı ve parmak izi olmadığından adam hakkında hiçbirşey çıkmadı. Bu sefer arama motorlarını denedi. Yerel bir gazetede ağaçtan düşerek ölen Rahmi Gürsu’nun kardeşi 8 yaşındaki Mahir Gürsu hakkında bir habere rastladı. 27 sene evveline aitti. Enteresan olan Mahir Gürsu’nun ağaçtan düştüğü çiftliğin 12 sene önce yanan çiftlikle aynı olmasıydı. Komiser Necdet’in kafası iyice karışıyordu. Mahir Tandoğan için arama emri çıkartmıştı ama adam yer yarılmış içine girmişti sanki. Arabası apartımanın kapısında bulunmuştu. Gündüz iş yerindeydi, toplantıdan toplantıya koşturmuş akşam Japon iş adamını yemeğe götürmüş, sonra da evine döneceğini söyleyerek ayrılmıştı yanındaki adamlardan. Ama evde sadece kafasında bir kurşunla yatan Rahmi Gürsu vardı, yoksa Rahmi intihar etmemiş Mahir tarafından mı vurulmuştu? İntihar süsü verilmiş bir aşk cinayeti olabilir miydi? Ama cinayet olsa Rahmi’yi kendi evinde öldürüp intihar süsü verecek kadar salak olamazdı bu Mahir.... Çok fazla soru işareti çok fazla karmaşa vardı...

Arkasına yaslandı Necdet. Etrafına bakınıp kimsenin bakmadığını anlayınca çekmecesindeki kanyaktan bir fırt çekerek rahatladı, sonra telefonu eline alıp psikiyatristin cep numarasını çevirdi. Uykulu bir ses açtı telefonu, ne kadar geç olduğunu farketmemişti komiser, oysa saat sabahın 1 30 uydu. Ben komiser Necdet dedi, bu saatte rahatsız ettiğim için üzgünüm ama acil olarak hastalarınızdan biri hakkında sizinle görüşmem gerek adı Mahir Tandoğan.

Ahizenin diğer ucunda bir sessizlik oldu. Birşey mi oldu komiser bey? diye sordu sonra psikiyatristin düşünceli sesi. Mahir bey’i hiçbir yerde bulamıyoruz, kendisinin dairesinde Rahmi Gürsu adında biri ölü olarak bulundu dolayısıyla kendisine ulaşmamız gerek.


Yavuz Ataman derin bir iç çekişten sonra, bu konu telefonda konuşulacak kadar basit değil memur bey dedi, isterseniz karakola gelip size olayı anlatayım, nasıl olsa artık doktor hasta gizliliğinin bir hükmü de kalmadı, hastamı kaybettim.
 
Yavuz Bey 20 dakika kadar sonra karakoldaydı. Yüzü bembeyaz kesilmiş bir şekilde komiserin karşısında oturuyor, konuya nasıl gireceğini, komiserin anlayacağı kelimelerle olayı nasıl anlatacağını düşünüyordu.
Sizi dinliyorum Yavuz bey dedi Necdet , adamın önüne getirilen kahveden bir yudum almasını bile beklemeden. 
Necdet bey, intihar ettiğini söylediğiniz Rahmi Gürsu ile hiçbir yerde bulamadığınızı söylediğiniz Mahir Tandoğan asıl adıyla rahmetli Mahir Gürsu, aslında aynı kişidir. 
Necdet’in suratı tarif edilemez bir şekle büründü, Ne? Nasıl? dedi. 
Bölmeyin sadece dinleyin, anlayacağınız şekilde anlatmaya çalışacağım. Rahmi aynı zamanda Mahir’dir. Bizim tıp dilinde çoklu kişilik bölünmesi dediğimiz bir hastalık vardır. Travmatik olaylar ertesinde, beyin yaşananlar ile başedemediği zaman, kendini korumak amacıyla birbirinden haberdar olan veya olmayan farklı kişilikler yaratabilir. Bu kişiliklerin her birinin kendine ait ve diğerinden çok farklı olan özellikleri olabilir. Konuşma şekilleri , yürüyüşleri, kendilerine yazdıkları geçmişleri, uğruna yaşadıkları gelecekleri, kısaca herşeyleri birbirlerinden çok farklılık gösterebilir ; karakterleri genelde birbirini tamamlayıcı olmakla beraber çok farklı da olabilir hatta bazen bir kişilikten diğerine geçildiğinde göz renginde bile değişme gözlenebilir...
Necdet ağzı açık dinliyordu... 
Rahmi ile Mahir iki kardeştiler. Biri içine kapanık ve asosyal diğeri ise çok hırslı ve atak kişiliklerdi. Çocukken de öyleydiler, büyüdüklerinde de öyle oldular. İyice kafanız karıştı değil mi Komiser bey, açıklayacağım. Mahir, Rahmi 10 yaşındayken ağaçtan düştü ve öldü. Ailesi Rahmi’yi suçladı ve çocuğu dışladı. Suçluluk duygusu empoze edilerek büyüyen Rahmi, derslerinde çok başarılı olup avukat çıkmasına rağmen gerçek hayatta başarılı olamadı. Çekingen ve asosyal hali O’nu hayatta tutunmaktan alıkoydu. Ve işte o zaman Mahir devreye girdi. Rahmi’nin beyni ölen kardeşini hayata getirdi ve Mahir’e kendinde olmayan tüm karakter özelliklerini yükledi. Mahir başarılı bir avukat, Rahmi başarısız bir avukat, Mahir dışadönük ve hırslı, Rahmi içekapanık ve asosyal bunlar gibi birbirinin zıttı ve tamamlayıcısı olan iki kişilik geliştirdi Rahmi’nin beyni. Zamanla Mahir baskın karakter haline dönüştü ve Rahmi karakterinin varlığından haberdar hale geldi. Rahmi, Mahir’i yarattığının farkında değildi, terapilerimizde Mahir’den kafamdaki ses diye bahsederdi hep. Mahir istediği zaman ortaya çıkar, Rahmi’yi bastırırdı. O yüzden bütün hayat Mahir Tandoğan’a aitmiş gibi görünüyor. Avukat olduğu için de kendine ait sahte belgeler çıkartıp onlarla bir hayat kurması da zor olmadı zaten. Mahir zapta rapta gelmez bir adamdı, cani ruhluydu, 10 yıl kadar önce ailesinin oturduğu çiftlikte yangın çıktı tam da o gün Rahmi terapisine gelmemiş, ortadan kaybolmuştu. Sonra haberi okuduğumda durumu anladım ama benim hastam, kendi ayaklarıyla kafamın içinde sesler duyuyorum, garip mekanlarda buluyorum kendimi, hatırlamadığım günler var yaşamımda diye gelen Rahmi idi, her ne kadar kısa zaman sonra Mahir ile tanışsam da, hasta-doktor gizliliği doğrultusunda kimseye birşey söyleme hakkına sahip değildim. Neyse...Üniversite’yi bitirdiğinden beri Rahmi’yi tedavi ediyor, kişilikleri birleştirmeye çalışıyorum hatta son zamanlarda epey ilerleme kaydetmiştik. Sanki birşey Rahmi’ye güç verir olmuştu, artık istediği zaman Mahir’i arka plana atabiliyordu ve yavaş yavaş kafamdaki ses diye bahsettiği Mahir’in varlığını hissetmeye başlamıştı. İntihar etme meyli olan kişilik hep Rahmi idi ama son zamanlardaki mutlu hali bunu yapanın Mahir mi Rahmi mi olduğu konusunda beni düşündürtüyor. Fakat büyük olasılıkla yine Rahmi çünkü Mahir asla bunu yapacak bir kişilik değildir. Zaten sizin için bunun çok ta bir önemi yok değil mi komiser bey; kısaca bulduğunuz adam Rahmi Gürsu’dur ve Mahir Tandoğan’ı boşuna aramayın çünkü Rahmi’nin beyninde ikisi birden ölmüştür.

Komiser Necdet uzun süre sessizce kalakaldı ve duyduklarından sonra hiç çekinmeden doktorun önünde kanyağını çıkarıp bir fırt çekti ve konuşmaya başladı.

Peki Aslı diye birinden bahsetti mi size Rahmi veya Mahir diye sordu. Aaa evet Aslı konusu dedi doktor. Aslı Mahir ve Rahmi’nin aynı anda sevdiği kadındı. Mahir ile iş dolayısyla tanışmışlar, sözde aşık olmuşlar ve evlenme hazırlıklarındaydılar. Bir gece Rahmi kendini çok kötü hissettiği ve eline silahı alıp şakağına dayadığı anlardan birinde kafasındaki sesin O’nu telefona yönlendirdiğini ve sanki bir numara fısıldadığını söylemişti. Bu ses Mahir’di. Rahmi kendini yani aynı zamanda Mahir’i de beraberinde öldürmesin diye O’na kendi evleneceği kadının numarasını fısıldamış ve hayata bağlanmasını sağlamıştı. Mahir dalavereci bir kişilikti, Aslı’yı sevdiği için değil yanında güzel bir kadın taşımaktan haz duyduğu için istiyordu daha çok ve Aslı’nın Rahmi’ye iyi geleceğini, O’nunla konuşup yaşamak için ikna edeceğini biliyordu. O zamanlar Mahir’in Rahmi karakterine tamamen hükmedebildiği zamanlardı ki Aslı, Rahmi’nin de hayatına girdikten sonra bu dengede Rahmi lehine çok fazla gelişme olmuştu. Tabi Rahmi ve Aslı hiç görüşmediler. Rahmi, Mahir’i bilmiyordu, Aslı’yı görürse olacaklardan haberi yoktu ama aynı beynin ürünü olan bu kişilikler aynı zamanda yarattıkları senaryoları da farketmeden bir şekilde birbirlerine empose edip koruyorlardı. O yüzden Rahmi, Aslı ile sadece aylarca telefonda konuştu, hiç buluşmak istemedi. Neden görüşmek  istemiyorsun diye sorduğumda hep daha zamanı değil diye geçiştirdi. Sanırım Aslı Hanım da Rahmi’ye karşı bir bağ hissetmiş olacak ki O da aylarca telefonla görüşmeyi sürdürdü ve Mahir’in varlığından dolayı görüşmeyi hiç talep etmedi.

Aslı konusu da böylece açıklığa kavuşmuş oluyordu Komiser Necdet için, şimdi son olarak ta gidip Aslı’yı ziyaret etmek; Rahmi ve Mahir ile olan ilişkilerini de bir farklı açıdan kendisinden dinlemek istiyordu. Aslı’nın yattığı hastaneye doğru yola çıktılar doktor Yavuz ile birlikte... Aslı’nın odasına geldiklerinde durumu Aslı’ya nasıl açıklayacaklarını düşünerek ikisi de birbirlerine baktılar ve içeri girdiler. Aslı Hanım geçmiş olsun, size birkaç sorumuz olacak ve anlatacak bir de hikayemiz var dedi Komiser Necdet ama Aslı kaşlarını kaldırıp yan yan ve sinirli bir şekilde bakarak komiserin daha önce duymadığı kalın ve sert bir ses ile beni biriyle karıştırıyorsunuz benim adım Sıla ve sizi hayatımda daha önce hiç görmedim dedi....SON
                                 
Alev Keskin

7 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. Teşşekkürler Sevgili deepriver... Size keyifli birkaç dakika geçirtebildiysek ne mutlu bize...

      Sil
  2. Selam Alev enteresan bir roman deneyimi oldu benim için ilgiyle ve merakla takip ettim Sen psikologsun elbette daha iyi bilirsin ama bir insanda bu kadar derin bir kişilik bölünmesi olabiliyor olması beni şaşırttı Romanını bizimle paylaştığın için teşekkür ederim bu gök kubbenin altında daha yazılacak romanlar şiirler hikayeler ve söylenecek sözler olduğuna inanıyorum Roman paylaşımın olacak mı bilmiyorum ama bu sayfadan seni takip etmeye devam edeceğim @trndmrz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hem de nasıl kişilik bölünmeleri olabiliyor şaşarsın, benim yazdığım hiç birşey..
      Okudugun ve yorumlarını esirgemediğin için ben teşekkür ederim sana esas. Burada başka neler paylaşılacak zaman gösterecek, hepberaber bekleyelim görelim diyorum.:)
      Çok sevgiler

      Sil
  3. harika olmuş. sayende bir kere daha kendimle gurur duydum.mükemmel olanı buluyorum. yorum yapmak ne hadime. usta edebiyatçılar birleşse en fazla bir iki yazım hatası bulabilir ancak... haklısın bunu sündürsek roman dizi flim olurmuş. aslında hala geç değil:) kişilik bozulmaları yaşanan gerçekler. bazen farkında olmadan normal görünen insanlar bile yaşıyor. karısının yanında kılıbık olan birliğine kök söktüren komutanlar bilirim. camide din anlatıp sokakta kızlara asılan hocalar da aşikâr. yalnız tek ilginç nokta kızın sıla olması sanırım. kapanışta bir gol daha atmışsın. her ne kadar şizofren olmasamda benimde mahir versiyonum var. senin de olduğu gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şizofrenlik farklı bir hastalık.burada çoklu kişilik ten bahsediyorum. mahir ve rahmi; aslı ve sıla isimlerinde anagram var okuyucuya ipucu vermek adına, ama çok az kişi buna dikkat etti:) dikkat eden olayı çözüyor zaten:)aferim bu arada:)dikkatli okuyucusun aynı kişi oldugunu anlayan az insandan birisin.teşekkürler:)

      Sil
  4. çok etkilendim gerçekten, elinize sağlık..

    YanıtlaSil

Çok teşekkür ederiz,yorumlarınız bizim için çok değerli.