Neden Buradayız?

Sosyal Medyacı küçük kardeş yeni böbrek nakli olmuş büyük kardeşe demişti ki beş yıl önce "bre kardeş gel beraber kardeş kardeş bir blog açalım, hem çalalım hem oynayalım; bizimle oynamak isteyenleri de aramıza kata kata kocaman bir aile olalım."

İşte böyle çıktık yola,hem kendimiz için hem sizin için, hayatın ve hayatlarımızın içinden, aklımızdan geçenleri, aman aklımıza gelmesin dediklerimizi; görüşlerimizi; yaşanmışlıklarımızı ve yaşanmışlıklaşmasını umduklarımızı; Dün’ün Bugün’ün olası Yarınların içine Siz dostları da katıp, arkamızda rüzgar önümüzde hayat, savrulalım dedik.

Her telden çalmak için burdayız, hem ağlatıp hem güldürmek, bazen güldürürken ağlatıp bazen ağlatırken güldürüp hep düşündürmek için. Gün gelecek stresimizi atacağız birlikte, gün gelecek kızıp bağıracağız ama inanın kızarken bile mutlu olacağız; Çünkü biz inanıyoruz ki mutluluk varılacak hedef değil, katedilen yoldur. Biz bu yolda iki mutlu noktayız ve sizlerle bir sürü mutlu noktacıklar olmak için buradayız....



26 Şubat 2012 Pazar

Büyük yürekli küçük Ahmet


Elinde bir demek kuru gül demir kapıdan dışarıya doğru yürüdü çocuk, kumral saçları anlına dökülmüş, kan çanağına dönmüş gözlerinde ise 2 yuvarlak mavi hüzün resmi... Sessiz dudaklarından yayılan isyanı duyar gibi oluyorum, benimle konuşmadığı anlar aslında en çok şey söylediği anlar ve o anlar o kadar çok ki bazen konuşmaya başlasa da ben dinlensem diyorum.
Kimden mi bahsediyorum, kapımın önüne attığım kuru gül demetini muhtemelen annesine götürmek için alan ve aldığı atılmış birşey bile olsa kendine ait olmayan birşeyi almanın tedirginliğiyle apartman kapısından adeta görünmez bir şekilde çıkmaya çalışan, mahalle bakkalımızın minik çırağından; Her gün gazetemi ekmeğimi getiren, ikram ettiğim şekeri gözlerime bakamadan alıp fısıltıyla teşekküre benzer birşeyler mırıldanıp ucu yırtık cebine koyan, mavi bakışlarının köşesiyle bile insanın bedenini delip geçen, dünyalar güzeli varsa yoksa 8-10 yaşlarındaki büyük yürekli küçük Ahmet’ten...
Ahmet hakkında çok az şey biliyorum; bir yandan da bir o kadar çok şey...Günaydın, iyi günler, borcum ne kadar, abla şu kadar, şeker alır mısın,”teşkkrderım”, ben teşekkür ederim gibi basit kelimeler dışında hiçbirşey konuşmadık... Ama ben O’nu izledim, O izlendiğini bildi. O sessizce anlattı kelimelere gerek duymadan, ben sessizce dinledim kelimelerini arzulamadan.
Benim evim apartmanın giriş katı. Pencere ve terastan baktığımda sokağı, girişi ve dolayısıyla Ahmet’i izlemek ister istemez yaptığım bir şey haline dönüştü. Bir gün O’nu göremezsem merak eder hemen bakkalı arayıp ihtiyacım olmayan şeyler ısmarlar oldum. Ne buldum bu çocuğun gözlerinde ben, titrek adımları bana niye bu kadar hüzün verdi, sessizliğine niye bu kadar gömüldüm inanın bilmiyorum. Bildiğim tek şey etrafımızda küçük ama mağrur, kısa geçmişinde büyük yaşanmışlık biriktirmek zorunda kalmış büyük yürekli küçük Ahmet’lerin çok olduğu...  Bazılarımızın Onları görmeye doyamadığı, bazılarımız içinse görünmez oldukları...
Bunları yazıyorum çünkü görünmez küçük ama büyük yürekli Ahmetleri, görünür büyük Ahmetlere dönüştürmek istiyorum. Bunun için kendi yüreklerimizi en az onların ki kadar büyütmemiz gerektiğini biliyorum ve belki bir resim yaparsam kelimelerden örülü okuyanlarım da bazı görünmezleri görmeye başlar onlara el uzatırlar dedim. Bazen bir şeker verin, bazen okul için bir defter, bazen annesi için 2 taze çiçek; bazen sadece başını okşayacak sevgi dolu bir el olun, bazense sadece O’na ismi ile seslenen bir çift dudak... Ne verirseniz verin ne olursanız olun; ama gönülden olsun ki Ahmet’leri görünür kılalım, yokolup gitmesinler...

Alev Keskin
-->

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çok teşekkür ederiz,yorumlarınız bizim için çok değerli.