Yaklaşık
4 sene önceydi...
Beşiktaş’ın
merkezinde, İstanbul’un en büyük otellerinden biri olan Conrad’a giden yolda
ilerlerken beni hem şaşırtan hem de içimi burkan bir görüntüyle karşılaştım.
Dar bir kaldırımın üzerine yerleştirilmiş, yarısı eğreti bir şekilde yola
taşmış iki kişilik pis bir şilte vardı. Üzerinde de siyahımtırak bir yorgana
sımsıkı sarılmış uyuyan bir adam. Kıştı, erkendi, epey soğuktu. Lüks ve
sefalet, neden hala aynı kilometre içinde yaşanabiliyor ve buna seyirci
kalınıyordu? O görüntüyle karşılaştığımda, sabah sıcak yatacağımdan çıkarken
kendi kendime homurdanmış olmaktan utandım.
Zaman
hızla geçti... Neredeyse her gün, buradan geçiyordum. Kaldırım üzerinde kurulan
yaşam alanının eşyaları, yavaş yavaş artmaktaydı. Önce yorgana ek bir pike
geldi, arkasından bir çöp toplama arabası. Adam, yağmurlu günlerde, çöp toplama
arabasını yan yatırarak yatağının üzerinde bir çatı oluşturuyordu. Bazen,
sabahları işe giderken bir poşet içinde yemek bıraktım adamın yanına,
uyandırmamaya dikkat ederek. Sanırım biraz korktum. Aylarca böyle bir hayat
süren birinin vereceği tepkileri çok da kestiremiyor insan.
Adamı
ilk görüşümün üzerinden neredeyse bir sene geçmişti ki, bir de ne göreyim. Bir
sabah, yanında bir kadına sarılmış uyuyordu. İkisinin de yüzü kirliydi. Kendi
kendime gülümsedim. Her sabah üzülerek süzdüğüm adam için mutlu oldum.
Kaldırımda bir aşk filizlenmişti.
Uzun
bir süre, kaldırımın duvarları olmayan evinde, iki kişi gördüm. Ayrıca artmakta
olan eşyalarına bir tabure, bir de minik masa eklenmişti. Tek eksikleri, olması
gereken mahremiyetlerinin duvarlarıydı.
Bir
gün, beni aniden durduracak bir görüntüyle karşılaştım. Artık bir tane de bebek
vardı şiltenin üzerinde. Ne olacaktı o bebeğe? Sokaklardan çöp toplayarak bir
bebek nasıl büyütülürdü? Bu ailenin yaptığı hayata tutunmak mıydı yoksa hayatı
umursamazlık mıydı? Bu adam ve kadın, hayata rağmen hayatta kalıp, hayatla
inatlaşıp, hayatla dalga geçiyorlardı sanki...
Bebeğin
doğumundan kısa bir süre geçmişti. Aynı sokaktaki bir kuafördeydim. İki kadın,
kendi aralarında konuşuyorlardı. Biri, polisi aramak gerektiğini, bebeğin bu
şartlar altında yaşayamayacağını söylüyordu. Diğeri ise ararlarsa annesinden
bebeğini ayıracaklarını ve böyle bir işe dahil olmak istemediğini
vurguluyordu.
Sokağımızın
çalışanları, yaşanmakta olan bu gerçeğin dışında kalmadılar, kalamadılar. Bir
emlakçının yardımıyla, bebeğe nüfus cüzdanı çıkartıldı. Adını da öğrendiğime
göre emlakçı koymuş: Ayşegül... Küçük Ayşegül, ilk banyosunu da, sokağın
kuaförünün saç yıkama alanında yapmış.
Birkaç
ay, Ayşegül’ün anne ve babası çöp toplamak için sokaklara döküldüklerinde,
bebeklerini emlakçıya bıraktılar, işleri bitince de aldılar. Sokağımızın
sakinleri, el birliğiyle Ayşegül’ün büyümesine yardım etmeye çalışıyordu.
Emlakçının
ofisinde olmadığı bir gün, anne ve babası çöp toplamaya giderken bir-iki saat
bakmaları için Ayşegül’ü, Beşiktaş merkezde bulunan tinerci arkadaşlarına
bırakmışlar. Tinercilerin kafalarının ayık olduğu bir zamana denk gelmiş olacak
ki karakola gitmişler ve Beşiktaş’ın göbeğinde yaşanan bu traji komik gerçeği
anlatarak bebeği, polislere teslim etmişler. Bu hareket karşısında, çevrenin bu
aileye uzun süre yardım etmesi mi yoksa tinercilerin davranışı mı doğruydu diye
düşünüyor insan...
Ayşegül,
şu an bir çocuk esirgeme kurumunda. Annesi ise haftada bir gün gidip onu
görebiliyor.
Bu
şartlarda doğan ve neredeyse bir yaşına kadar büyütülen bir çocuğu, ailesinden
ayırmak ne kadar doğrudur ya da doğru mudur? İstanbul’a gelen siyasilerin
konakladığı bir otel olan Conrad’ın hemen yanında yaşanan bu gerçek, nasıl
görmezden gelinebiliyor?
Zor
şartlarda, inadına dünyaya gelen Ayşegül’ün, onun gibi çocukların ve sokaklarda
hayata tutunmaya çalışan herkesin daha insani yaşam şartlarına sahip olması
dileğiyle..
Sevgilerimle,
Çiğdem Keskin
pek gerçekçi gelmedi bana. İnandırıcılıktan uzak.
YanıtlaSilKelimesi kelimesine gerçek. Adres belli, bekleriz. Sevgilerimizle...
SilFotoğraf var mı acaba? Ben çok dışarı çıkan bir insan deyilim ne yazık ki :(
SilFevzi bey dikkat ederseniz yazının adı 'Çalınmış Mahremiyet'... Böyle bir fotoğrafı sosyal medya alanlarında paylaşmak ne kadar doğru olur sizce? Ama bu mahallede kime sorsanız size anlatırlar, tüm mahalle şahittir.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilsokakta herkesin araasında çocuk yapmışlar, bi de üstüne hamileliğini de farketmediniz mi? bi anda bebek mi oluverdi? ben de fevzi beyin yorumuna katılıyorum
YanıtlaSilO zaman sizi de mahallemize, soruşturup öğrenmeye bekleriz. Zaten inanılması güç bir gerçeği paylaşmaktı amacımız.
Sil